Kasaplık Nasıl Bir Meslektir? Etle Dans Edenlerin Komik Dünyası
Kasaplık… Kulağa sert, hatta biraz da “kanlı” gelebilir ama aslında bu meslek tam anlamıyla etle kemiğin dansıdır. Kimilerine göre zor, kimilerine göre sanattır. Ve evet, doğru duydunuz: etle dans etmek! Şimdi arkanıza yaslanın çünkü sizi bıçağın ustaca kullanıldığı, kıymanın ritim tuttuğu, etlerin hikâyeler anlattığı bir dünyaya götürüyorum.
Kasap Dükkânına Hoş Geldiniz: Burada Etler Konuşur
Kasap dükkanına adım attığınızda burnunuza gelen o koku vardır ya, işte o koku sabahın köründe bıçak bileyleyen ustaların teriyle birleşmiş emeğin kokusudur. Ali Usta gibi kasaplar için bu sadece bir meslek değildir; adeta bir yaşam biçimidir. Ali, her sabah dükkânın önünde durur, “Bugün kim hangi eti isteyecek?” diye stratejik planlar yapar. Çünkü onun için kasaplık satır sallamak değil, müşteri memnuniyeti operasyonudur.
Öte yandan Leyla Teyze var. Dükkâna sadece et almak için değil, dertleşmek için gelenlerin sevgili sırdaşı. “Bana 300 gram kıyma, bir de iki çift laf ver” diyenlere gönlünü açar. Çünkü kasaplık sadece et doğramak değil, insan ilişkilerini de ince ince kıymak demektir.
Etin Stratejik Planı: Erkek Kasapların Dünyası
Erkek kasaplar bu işi savaş planı gibi görür. Müşteri gelir, “Bana dana bonfile” der. Kasap hemen içinden hesap yapar: “Bu hayvandan kaç gram çıkar? Nerede keseceğim? Nasıl sunacağım?” Tüm bu hesaplar dakikalar içinde yapılır.
Onlar için her but bir satranç hamlesidir, her kaburga bir stratejidir. Ve evet, bir kasabın bıçağı sadece kesmez; planlar yapar, çözümler üretir.
Ali Usta bir gün şöyle der: “Kasaplıkta hata yaparsan, bifteğin kıyma olur!” Bu söz aslında mesleğin özünü anlatır. Keskin düşün, hızlı davran, doğru karar ver… Yoksa müşterinin akşam yemeği hayal olur!
Empatinin Eti: Kadın Kasapların İnce Dokunuşu
Kadın kasaplar ise bu işi tamamen başka bir bakış açısıyla yapar. Onlar için et, sadece et değildir; bir ailenin akşam sofrasıdır, bir çocuğun bayram yemeğidir, bir eşin doğum günü sürprizidir.
Müşteri “Köfte yapacağım” dediğinde, kadın kasap hemen o köftenin hikâyesini kafasında kurar: “Muhtemelen çocuklar da yiyecek, yumuşak olsun… Baharatı az severler belki…”
Ve işte bu empati sayesinde o tezgâh, sadece alışveriş yapılan bir yer olmaktan çıkar; dostlukların kurulduğu, hikâyelerin paylaşıldığı küçük bir dünyaya dönüşür.
Kasaplık: Sadece Bıçak Değil, Sabır Sanatı
Dışarıdan bakıldığında kasaplık kolay gibi görünür: Et gelir, kesilir, satılır. Ama işin içinde saatlerce ayakta durmak, ağır parçalar taşımak, sabırla doğramak vardır. En önemlisi de, her müşterinin farklı isteklerine uygun hareket edebilmek…
Bir müşteri gelir, “Yağlı olsun” der, diğeri “Yağsız olsun.” Kimisi “İncecik doğra” derken, kimisi “Bir parmak kalınlığında” ister. Kasap, hepsini dinler, uygular, bir de üstüne “Afiyet olsun” demeyi ihmal etmez.
Etin Arkasındaki İnsan
Kasaplık, aslında insanı tanıma sanatıdır. Her müşterinin farklı bir hikâyesi vardır. Kimisi akşam yemeği telaşındadır, kimisi bayram hazırlığında, kimisi de sadece sohbet etmek ister. Kasap hepsine ayak uydurur çünkü onun işi sadece et satmak değil; insanın hayatına dokunmaktır.
Son Söz: Kasaplık Hayat Gibi – Bazen Zor, Bazen Lezzetli
Kasaplık, sert görünen ama içinde yumuşacık bir ruh barındıran bir meslektir. Bıçakların arasından dostluklar çıkar, tezgâhın üzerinden hikâyeler geçer. Ve her parça et, aslında bir emeğin, bir sabrın, bir gülümsemenin sonucudur.
Şimdi sana soruyorum: Hiç düşündün mü, eline geçen o köftenin, o bifteğin arkasında ne kadar çok ter, sabır ve hikâye olduğunu?
Yorumlara yaz, birlikte konuşalım. Çünkü belki de en lezzetli sohbetler, kasap tezgâhının önünde başlar. 🥩🔪